29 Ocak 2013 Salı

Farkındalık, aitlik, karma

Nisa değişik biri. Kelime vermesi bu kadar uzun süren birini daha görmemekle beraber aklından neler geçtiğini de merak ettim bu kelimeleri düşünürken ve benim de şimdi yapmam gereken şey ona layık bir hikaye hazırlayabilmek.


Eğitim gördüğü dojoda bir şeylerin garip gittiğini düşünüyordu. Bununla ilgili bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı ancak dojosunun da belli başlı inançları ve bu inançlara dair yaşayış tarzları ile birlikte bir de bu tarzları sistematik bir düzene koyan kuralları vardı. Bunlardan biri de karma felsefesiydi. İnsan ne ekerse onu biçerdi. Yapılan iyi ya da kötü her şey dönüp dolaşıp layığıyla kendisine eşit miktarda dönerdi. Evrenin bu sistemi adalete olan inancın asla sarsılmayacağının bir kanıtıydı. Bu yüzden dojonun kuralları da açık ve netti. Bu inancın sarsılacağı düşünüldüğü vakit gereği yapılırdı. Bu gereği yapılması gereken şeyi kendisinin yapmasının zamanı gelmişti. Bu bir farkındalık durumuydu. Etrafında olup biteni tüm bilinciyle açık ve net bir biçimde olduğu gibi büyük bir resim halinde görebilmekteydi.

Bir takım şeytani güçlerin eğitmenini ve eğitim gören arkadaşlarını yavaş yavaş ele geçirdiğini hissediyordu. Oysa kendini bu yere ait hissediyordu ve bu aitliğin bozulmasını istemiyordu ancak yapması gerektiğini düşündüğü şeyi yapması için doğru zamanı kollamaya başlamıştı. Bedeli neyse ödeyecekti. Dojoda eğitim gören herkesin kaldığı yer aynıydı. Gece vakti geldiğinde tüm samuraylar kendileri için hazırlanan program doğrultusunda yataklarına giriyorlardı. Bir süre sonra herkesin uyuduğuna emin olup tüm arkadaşlarını büyük bir hüzün içerisinde kesmeye başladı. Her kestiği kişinin içinden değişik bir aura çıktığını seziyordu ve bu aura gitgide görülür bir şekle büründü. Bazı genç samuray adayları ölürken çığlık atıyorlardı çünkü daha acıyı bastırmayı öğrenememişlerdi ve aslında çığlık atan kişiler sadece bu genç samuraylar değildi çünkü her kestiği arkadaşı için iç sesi de çığlık atıyordu. Çok acı çekiyordu. Birilerinin uyanacağının farkına varıp odadaki herkesi hızlı bir şekilde kesti. Ancak eğitmenleri odada yoktu ve bunun farkına varınca dışarıya çıkıp onu aramaya koyuldu. Dojoya girdiğinde eğitmenin elinde katanasıyla onu beklediğini gördü. Yorulmuştu ancak amacına ulaşması ve bu ait olduğu yeri huzura kavuşturması için elinden geleni ardına koymamalıydı. Uzun süren çatışma ve kılıç sesleri doğrultusunda eğitmenini yenemeyeceğini anlayıp bilerek katana darbesine karnından yedi. Eğitmenin kılıcını sıkıca tutup kendi kılıcını eğitmenine sapladı. Eğitmen şok içinde öğrencisine bakarken hayata gözlerini yumdu ve korkunç bir aura bedeninden buharlaşırcasına göğe doğru yükseldi. Artık son saniyeleri olduğunu biliyordu. Bu bir farkındalıktı. Ölmesi gerektiğinin bu zor kararı verirken farkına varmıştı. Artık dojosu huzurlu bir yerdi ve kendince doğru olanı yaparak gururlu bir şekilde öldüğünü düşünüyordu. Ancak bilmediği tek şey asıl korkunç auranın kendisinden çıktığıydı... Huzura kavuşturduğu yer aslında huzur içindeydi ancak bunu, şeytani güçler yüzünden farklı bir şekilde görmüştü. Şanslıydı çünkü bunu bilmiyordu... Karma bir şekilde bu hüznünü bu iyilikle dengelemişti...

Hiç yorum yok: