6 Şubat 2013 Çarşamba

Gökkuşağı, zaman, koku

Bu hikaye Mor, kelebek, korku ve de Kar, Gül, Evren hikayelerinin devamıdır ve sonuncu bölümdür. Bu sefer kelimeleri ronin yerine seferbaz verdi. Hadi bakalım.

Bu küçük kelebeğin hiçbir şeyden haberi yoktu ancak intihar eden kelebek ve onu kovalayan çocuk beraber ölerek bir solucan deliği yaratmışlardı. İkisinin de birbirine olan ihtiyaçları bu ormandaki mor rengin laneti kuralına ters düşmüştü ve bu da zamanda bir delik oluşturmuştu. Kelebek de düşünceler arasında bu tersliği fark etmeden bu delikten geçmişti.

Uyandığında kanatlarını hissetmiyordu. En son gördüğü şeyi hatırlamaya çalıştı. Bayılmadan önce kar yağıyordu. Evet bu olmalıydı. Kanatları buzlaşmış ve donmuştu. Ama şu an yağmur yağıyordu. Yağmur kanatlarını çözmüş ama hareket kabiliyetini de ondan almıştı. Tam bu sırada kanatlarını yiyen böcekleri fark etti. Şöyle bir silkindi ancak kanatları delik deşik olmuştu. Can çekişiyordu. Kaçamıyordu.

Hiçbir şey yapamadığından içinde bulunduğu durumu düşünmeye koyuldu. Nasıl böyle bir şey olmuştu. Rüya mı görüyordu? Bu olanlara anlam veremiyordu. Daha sonar tekrar aklına intihar eden kelebek geldi. Onu tekrar görmüştü. Bu nasıl olabilirdi? Belki de gerçekten de yaşadıkları ormandan başka ormanlarda vardı. Başka yaşam alanları...

Bu sırada değişik bir koku almaya başladı. Daha önce böyle bir şeyi koklamamıştı. Daha önce bir koku onda böyle bir his uyandırmamıştı. Bu kokunun geldiği yöne doğru baktı. Ölmüş olması gereken kelebek gözlerinin önündeydi ve ona bakıyordu. Acıdan tekrar bayılacak gibi oldu. Bu sırada yağmurun durduğunu ve güneşin ortaya çıktığını gördü. Göz kamaştıracak kadar güzel renk şöleni de ardından belirdi. Gökkuşağıydı bu. Gerçekten de çok güzeldi. Efsaneye göre gökkuşağının sonuna giden herkes mutlu olabilirdi. Uykuya daldı...

Tekrar uyandığında bir ağaç kovuğunun içindeydi ve o kelebekte onunla birlikteydi. Hâlâ bu hoş koku burnuna hücum ediyordu. Aynı anda hem tad alıyor hem kokluyor hem hissediyor hem görüyor hem de kelebeğin sesini duyuyordu. Bu çok leziz bir karışımdı. Daha sonra gözü dışarıya doğru kaydı. Su birikintisini ve ondan yansıyan gökkuşağını gördü. Ölmüş olması gereken bu çaresiz kelebeğin isteğini anlamış gibiydi ve onu sırtına alıp gökkuşağının sonuna doğru uçmaya başladı. Artık son zamanlarını yaşıyordu bu küçük kelebek. Yol boyunca gökkuşağına ve kelebeğe bakıp durdu. Renkler yavaş yavaş kaybolmaya başlıyordu ama artık renklerin sonu veya başlangıcı olan yere gelmişlerdi. Dileğini dledi ve hayata gözlerini yumdu...

Zaman bu dileği gerçekleştirmek için tüm dakikalarını, saniyelerini, saliselerini ve tüm zaman zerreciklerini seferber etti. Tüm tarihi lanetsiz bir şekilde yeniden düzenledi. Artık dünyada hiçkimse yalnız kalmayacaktı ve lanet diye bir şey bir daha olmayacaktı...

Hiç yorum yok: