22 Mart 2013 Cuma

rüzgar,oyun,özel

bara verdi bana öyle yazasım geldi birden acayip sıkıldım heralde bilmiyorum

Hiçliğin ortasında, ölümün bile yanından geçemeyeceği bir nokta da gelmiş geçmiş en büyük ve en özel hazinen varlığı konuşuluyordu. Etrafı azgın deniz dalgalarıyla ve sivri kayalarla çevrili bu yere kimsenin giremeyeceği gibi kimse de çıkamazdı. Rüzgar o kadar sertti ki etrafında kuş bile uçamazdı. Oraya gitmeye çalışan kimse geri dönememişti. Hiçbir uçak gözlem yapamıyordu. Bu hırçın denizi geçmeyi göze alabilecek kimse yoktu. En azından şu ana kadar öyle bir yiğit ortaya çıkmamıştı.

Açgözlü bir insanda bu hazinenin kokusunu almıştı. Tüm dünyaya bir takım topladığının ve o hazineyi alacağının haberini yaydı. Zengin olmasının verdiği rahatlıkla da amacının reklamını rahatlıkla yaptı. Tabii ki de böyle bir yere gitmek isteyen fazla insan olamazdı ama macera tutkunları her zaman vardı. Maceraperestler olduğu gibi zekasını zorlamak isteyenler de olacaktı. Ayrıca başında bir hunisi eksik olan bir takım insanlarda olacaktı. Zengindi. Parasının satın alamayacağı hiçbir şey yoktu.

3-5 düzine kadar kişi bu davete karşılık vermişti. Herkesin istediği bir şey vardı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Adam kalabalığı "Arzumu yerine getirdiğiniz sürece hepinizin isteğini karşılayabilirim. Yeter ki isteğimi yerine getirin." diyerek sakinleştirdi. Bu sefer de her bir kafadan fikir çıkıyordu. Hepsi de Edison'un başarısız olduğu ampüller dizisinin birer parçasıydı. Ama her bir yanlış adım, doğru çözüm için atılacak asıl adımı güçlendiriyordu. Bir çok başarısız fikirden sonra denizin kenarında oturup, geldiğinden beri rüzgara kağıttan gemi bırakan adam söz almıştı. "Herkesin korktuğu bu sert rüzgar aslında bu gizemli oyunun çözümü. İnsanlar hep böyledirler. Gözlerinin önünde duran cevabı göremez, dolambaçlı yollara girerler."

Kalabalık belli ki buraya konuşmaya gelmişti. Bu sefer de herkes hep bir ağızdan bu fikri yalanlıyor, böyle bir şeyin olamayacağını söylüyordu. Kalabalığın içinden bir kadın çıktı ve geldiğinden beri onu izlediğini ve yaptığı gemilerin rotasını gördüğünü söyledi. O adaya gidilebilirdi. Hemde kolaylıkla. Ancak fikri bulan adam bu oyundan hiç tatmin olmamıştı. Tek umudu hazinenin ilginç olması ve onu tatmin etmesiydi. Onlarca alet yapıldı ve adaya doğru yol alındı. Her gemi de tek bir kişi olacaktı ve rüzgara bırakıldıklarından adaya varacakları zamana kadar hiçbir şey yapmayacaklardı. Tabii ki böyle bir gemiyi yapmak kolay değildi ama zengin adamın seçkin mühendisleri bu aleti yapabilmişti.

Adada tek bir kutudan başka hiçbir şey yoktu. Açgözlü adam kutuyu açtı. Kağıttan gemiler yapan adam da meraklı gözlerle kutuya bakıyordu. Kutunun içinden çıkan şey herkesi büyülemişti. Çünkü herkes ihtiyacı olan şeyi almıştı. Açgözlü adam artık tatmin olmuştu. Nefretle dolu olanlar sevgiyle tanışmış, delirenler hunisine kavuşmuştu. Kutudan çıkan ayna onlara kendi yansımalarını göstermişti. İçlerindeki tüm kötülük gözlerine önüne serilen kalabalık, tüm hatalarını ve eksiklerini tamamlamaya yemin etmiş, karanlık parçalarını geri de bırakmaya söz vermişti. Bir gizem daha çözülmüştü ama gizemler her zaman olmaya devam edecek ve efsane olarak tarihte yerini bulacaktı...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

3 kelime 1 hikaye, sevdim bu formatı. :))